September 27, 2009

ÇOK UZUN BİR ARADAN SONRA



2007'i yazı geçmiş gitmiş, 2008  ilkbaharında kelebekler kozalarından çıkmış :) 1 Nisan 2008'de biricik kızım Defne dünyaya gelmiş, 2008 yazı da yaşanmış bitmiş, 16 Mayıs 2009'da ikinci kelebek minik kızım Selin dünyaya gelmiş :) 2009 yazı da yaşanmış bitmiş.....

Tam tamına üç yaz geçmiş,  iki güzel melek, iki pembe kelebek dünyaya gelmiş chocolate'ın hayatı iki tatlı prenses ile tam bir masala dönmüş...

Sonra chocolate yıllardır yazmadığını ve çok çok da okumadığını fark etmiş. İlk göz ağrısı bloğuna yazmak için sabırsızlandığını fark etmiş bir de tabii ki eski dostlara merhaba demek istemiş :)

Tam da bu anda prensesler uykudan uyanmış, Defne kelebek yanı başına gelip anne alo aloo demiş, masal şimdilik burada yarım kalmış.....:)

May 9, 2007

BUDAPESTE 3

Dunya uzerinde Hristiyan dinine mensup olmayip en cok kilise gezen insan rekoru varsa aday olmak istiyorum. Kiliselerde kulturlerinin en onemli parcalari ve cok onemli sanat eserleri iceriyor. Her seferinde off pofff ben bu kadar cami gezmedim omrumde desemde hepsini gezer inceler, her heykelin her resmin hikayesini merak ederim, okurum. Budapeste'de kilise bakimindan oldukca zengin. Matyas Kilisesi, Aziz Istvan Bazilikasi, Luther Kilisesi, Kalvinist Kilise, Azize Anna Kilisesi, Ic Kent Kilisesi, Fransisken Kilisesi, Magara Kilisesi yolustunde karsilastiklarim haric icine girip gezdigim kiliseler.

Burasi Matyas kilisesi..Orijinal detaylarin cogu, Osmanlilar kiliseyi 1541'de camiye donusturduklerinde kaybolmus. Buda kurtarilirken de kilise neredeyse tamamen yikilmis. Birkac yapilma yikilma olayinin ardindan Neo- Gotik uslupta restora edilmis.




Arpad Taci, mucevher, inci ve minelerle suslenmis bu tac, var olan iki tac birlestirilerek yaratilmis. Alttaki Bizans taci 'Yunan taci', ustteki de 'Latin Taci' adiyla aniliyormus. Ustundeki hep egikmiymis derseniz, bu soru bilim adamlarinin da aklina gelmis ve oturmus hesaplamislar, acilar falan filan diye.. Zaten tacin sergilrndigi salonun duvarlarinda bu hesaplamalri da sergiliyorlar. Cevap ise hayir egik degilmis. Zaman icinde bir sekilde egilmis, yere falan dusurduler herhalde diye dusunduk :)




Balikci Tabyasinin onundeki meydan ayni zamanda Matyas Kilisesinin de bulundugu yer. Bu kus mu desem cok komik oldum simdi kartal mi ya da atmaca herhalde... Her neyse iste boyle kolunuza ya da omzunuza alip fotograf cektirebiliyorsunuz. Bende heves ettim ama esim kesinlikle istemedi.. Cok tehlikeli bir hayvan gozunu falan cikarir simdi dedi korkuttu beni. Bizim hayatimizda boyle iste minimum risk alarak geciyor :)))



Yuruduk yuruduk saatlerce ayakta kaldik, ayaklarimizi biraz simartmamiz lazim... Iste Budapeste'de mutlaka yaplilmasi gereken seylerden biri Gellert Kaplicalarinda ayak masaji. Tamamen tasli tarakli bir kaplica sefasi istemiyorsaniz ama Sezession uslubunda yapilmis bu kaplicayi gormek istiyorsaniz iyi bir firsat derim..



Biz gittigimizde tarih 1 Mayis'ti ve cok kalabalikti. Nerden bilelim? Megerse Budapesteliler icin Kaplica 1 Mayis gelenegiymis..
Sifali sularinin varligi 13. yyden beri bilinmekte..Ortacagda ise burada bir hastane varmis.Hamamlar ise Osmanli tarafindan insa edilmis. Budapeste'deki hemen hemen her eser gibi burasi da 2. Dunya Savasindan sonra yenilenerek modernlestirilmis. Su an icinde restoran ve kafeleri de olan bir otel olarak hizmet vermekte..



Defneli kiz.. Budapeste'ye gittigim bu tepeyi gordugum ilk gunden itibaren ben bu Defneli kizi sayikladim. Bu tepeye bakip bakip beyin firtinasi yaptim, nasil cikacagiz bu tepeye diye. Biz tirmandik efendim ama akilli turustler tur otobusleriyle cikmayi tercih ettiler. :)



Bu fotograflari Gellert tepesine tirmanirken mola verdigimiz gozlem teraslarinda cektim..




Ulastim ve en en yakindan fotograflamayi basardim.. Defneli kizimizin asil adi Ozgurluk Aniti.Bu defneli dalini kaldirmis kadin heykeli, Macar heykeltras Zsigmond Kisfaludi Strobl'un eseri. Gellert tepesindeki parkta yer alan bu anit sehrin her yerinden gorulebiliyor. Anit Budapeste'nin simgelerinden biri. 1945'te Budapeste'nin Rus ordusu tarafindan kurtulusunun anisina dikilmis.

BUDAPESTE 2

Buda tepelerinde Tuna nehri ve Peste'ye bakis.. Kopru'nun solunda Tuna nehri'nin tam ortasinda kalan yesil alan Margit adasi, yemyesil bir alan. Kirmizi catisi gorunen yer ise Parlamento Binasi..



Clark Adam Ter denilen meydan'dan Kraliyet Tepe'sine cikmak icin Siklo denilen teleferik benzeri, yayli sistemli bu arac kullanilabilir, tirmanmak da gayet zevkli ama bu araclara da bir kez binilmeli derim, 7000 Forint. Epey geyigini yaptik, bizde koyalim Topkapi Sarayi'na sahilden bilet 7 YTL olsun, zengin oluruz diye. Cunku mesafe gercekten cok kisa..



Kraliyet Sarayi pek cok kez yikilmis ve yeniden yapilmis. En son, 1945 sanirim, 2.Dunya Savasindan sonra Habsburglarin zamanindaki formunda yeniden insa edilmis. Icinde basta Macar Ulusal Galerisi olmak uzere pek cok muze barindiriyor.



Josef Rona'nin eseri olan Savoie'li Prens Eugene Heykeli 1900'de, Osmanli savasinda bir donum noktasi olan 1697 Zenta muharebesinde kazanilan zaferin anisina dikilmis.. Kaidedeki rolyeflerde savastan sahneler canlandirilmis. Iki Osmanli esiri prensin ayaklarina kapanmakta..



Biz esimle bu heykelin onunde bulusmak icin sozlesmistik. Muze gezmekten cok sikiliyor, bende bayilirim. Bizde sozlesiyoruz ben geziyorum cikinca bulusuyoruz. Macar Ulusal Galerisini gezdim sonra ciktim bekliyorum, 19:00 da bulusmak icin sozlesmisiz. Ben 18:00 zannediyorum aklim cikti. Insanin aklina o kadar kotu senaryolar geliyorki anlatamam. Iste altta gorunen bu meydanda tam 1 saat dolastim, esimin teli de bendeydi, galiba omrumun yarisi bu meydanda merak icinde dolasarak gitti.. Evet aldim dersimi ben cok bekletirdim esimi birkez tam 1,5 saat otel odasinda donmemi beklemisti. Bir daha yabanci bir ulkede esimi asla bekletmeyecegim...

BUDAPESTE 1

Budapeste gezimiz sona erdi. 3000 e yakin fotograf cekmeyi basardim ama secerken cok zor oluyor hangisini koysam bloga diye bakinirken saatler gecip gidiyor. Seyahat cok guzeldi hayatta en cok sevdigim sey hic tartismasiz yabanci bir kentin sokaklarinda kaybolmak, kendimden gecmeye yakin birseyler yasiyorum diyebilirim. Baska bir ulkede yabanci olmak bu hayatta en cok sevdigim sey, kesinlikle..
Alttaki fotoda gordugunuz yer Macaristan Parlamentosu. Ulkenin en buyuk binasi ve Budapeste'nin sembollerinden biri. Bina icin Neo-Gotik bir saheser deniyor ve insasi 1884-1902 yillarina dayaniyor. Londra'daki parlamento binasi esas alinarak yapilmis, gercekten cok etkileyici bir bina. Ici de inanilmaz bir mimariyle yapilmis goz kamastiriyor. Cok etkileyici.



Budapeste Tuna nehrini ayiran Peste ve Buda taraflarini birlestirmek icin yapilan koprulerle dolu. Alttaki Ersebet koprusu. Peste ne kadar duz ise Buda tarafi da o kadar tepelerden olusuyor. Bu durum da fotograf cekmeyi sevenler icin harika goruntuler ortaya cikariyor. Buda'dan Peste'yi goruntulerken essiz fotograf kareleri yakalaniyor.



Bu da Macar bebegimiz. Her yerde bol bol rengarenk gormek mumkun porselen olanlari epeyce pahali, el yakiyor..



Devlet Operasi. Eylul 1884'te Paris, Viyana ve Dresden'deki opera binalarina rakip olarak acilmis. Simetrik on cephenin suslemeleri, bir muzik temasini izliyor. Ana girisin iki yanindaki nislerde, Macaristan'in en onemli bestecilerinden ikisi olan Ferenc Erkel ile Franz Liszt'in figurleri yer aliyor. Opera binasinin icini gormek icin 25000 Forinti gozden cikarmaniz gerekiyor. Rehber esliginde minik bir tur atiyorsunuz. Konusulan dile gore olusturulan gruplarla opera binasinin icini gezdiriyorlar. Ben bir hata yaptim Ingilizce grubunu sectim ve cok kalabalikti, oysa Italyanca ya da Ispanyolcayi secsem ne dediklerini anlayamasam da binanin icini daha uzun gezerdim hatta sahneye bile cikardim diye simdi pisman oluyorum. Bu da bir tecrube. Icinin fotolarini sonraki postlarda koyacagim...



Budapeste gezimin en uzucu ani Herend'den aldigim sepet isi kasemi kirmak oldu. Iki uc gun uzuntuden kendime gelemedim. Sen taaa oralardan getir, ucakta bile kucagindan indirmeyerek durumu abart sonra eve gelip paketi acarken dusur kir. Cok cok cok kiziyorum kendime, neyse aldigim ve kirmamayi basardigim diger parcalarla avunuyor olsamda aci cekiyorum gercekten. Benim malim cok kiymetlidir bu yuzden kendime bile iskence edebilirim. Diger parcalar ise kutularinda kaldirdim henuz ortaya bir yere koymadim, biraz sakinlesmem lazim kizkardeslerime bile uzaktan gosterdim vallaha :) Ama Vaci Utca'daki satici hanim beni cok etkiledi , alti ustu porselen demeyin boyle oksaya oksaya satti kadin bir de yuzume bakti sen simdi bunlari koruyup kolayabilecek misin gibilerden. Iste sonuc ortada.

April 28, 2007

Budapeste


Dun ogleden sonra 17:00 de otelimize ulastik. Yarim saat kadar dinlendikten sonra hemen kenti kesfetmeye koyulduk. Budapestenin Buda tarafinda otelimiz. Tuna nehri Buda ve Pestenin ortasindan geciyor. Ilk izlenim: kent cok guzel. Ama yabancilara diger Avrupa kentleri gibi alisik degiller henuz. Aslinda demek istedigim sanki cok dogal karsilamiyorlar, rahat degiller gibi..2004 de Avrupa Birligine girmisler ve euroya gecmedikleri icin euroya gecmis diger kentlerle kiyaslarsak kent cok pahali degil. Makul diyebiliriz.



Budapestenin nufusu 2 milyon ve her sene azaliyor cunku cocuk yapmiyorlar. Cok enteresan geldi bana buyuk bir sehir ama nufus her sene azaliyor. Darisi basimiza ,Istanbulda biraz azalsa hic fena olmayacak. Burasi Kale ici dedikleri bolge. Fortuna sokagi...



En sevdikleri yemekler tabi ki Gulas corbasi, balik corbasi ve hashasli makarna, uzerine de bal dokup yiyorlar. Bu hashas konusu Avrupa Birligine girerken epey olay olmus Macaristanda ,aynen bizim kokarec durumlari. Macaristanda hashas yetistirmek serbest, herkes bahcesinde rahat rahat yetistirirken AB yetistiremezsiniz yasak deyince olanlar olmus. Yasak falan dinlememisler Macarlar hashasli balli makarnalarina bu bizim kulturumuzun bir parcasi diyerek sahip cikmislar. Hashas yetistirmeye devam ediyorlar. Ama tabi ki tamamen yemeklik...





Fortuna restaurant. Cok keyifliydi. Ama calgicilar cok inatci. Basiniza geldikleri zaman gitmiyorlar. Bahsis begenmeme huylari var. Istediklerini alana kadar, hatta masadaki herkesden tek tek bahsis alana kadar bekliyorlar...



Cok lezzetli bir baliklari var. Simdi adini unuttum, hatirlayinca eklerim. Gol baligi ama inanilmaz lezzetli. Birde saraplar. Enfes ... Tatli saraplari cok tatli ama dry superdi. Donuste bavula bol bol sarap konacak gibi gorunuyor. Her yolculukta oldugu gibi yine cok pismanin. Butun gardrobu indirip bavula koydum yine. Tika basa geldim zaten nasil donecegiz gorecegiz bakalim.



Ilk 7 saat boyle gecti iste. Bugun Kale icini tamamen kesfetmeyi planliyorum. Kraliyet Sarayi, Matyas Cesmesi ve Macar Ulusal Galerisi bugun mutlaka gorulecekler arasinda...

April 25, 2007



Neredeyse 1 ay olacakken kurtardim galiba. Iste geldim burdayim. Cok yogun bir donem gecirdim; once sag bilegimi incittim, bir agri bir agri oynatamiyorum bukemiyorum metalli bilekliklerden takdim bana misin demedi. Bir taraftan da gelen giden, hazirliklar, gunduzlerim zaten doluydu aksam da eve sadece uyumak icin geldigimiz iki haftanin ardindan ancak toparlanip yazacak vakti bulabildim. Mesguliyetler fazlaydi diyelim... Yeni yazilar bekleyen herkezden ozur dilerim..Uzun zaman sonra dun evde ilk kez yemek pisirdim. Tabi ki sevgili bilim adamim cok sevindi, bir keyif bir keyif.. Erkeklerin kalbine giden yol migdesinden gecer sozu benim bilim adamim icin de gecerli.. Ama gercekten cok sasirdim tepkisine, evde yapilmis bir aksam yemegi ve dunyanin en mutlu adami karsimda. Bu kadar basitmis demek ki ben farkedememisim :) Saskinligimi anlatacak kelimeleri bulamiyorum hayirdir insallah... Yaptigim yemekte pilav ve tatli tavuk. Bu kadar basit. Fotograf koyamiyorum cunku hizla pisirip ayni hizla tukettigimiz icin vakit olmadi :) Tekrar pisirip tarifiyle koyabilirim cunku inanilmaz lezzetliydi.


Bizim ailede hepimizin dogum gunu unutulabilir, gunun gec bir saatinde hatirlanabilir ama kizkardesim Melin dogum gunu asla unutulamaz. Cunku o gun, o tarih kendini unutturmuyor. 23 Nisan da dogmus bu sansli insanin dogum gunu tum cocuklugu boyunca en renkli kutlamalara sahne oldu. Cunku 23 Nisan oncelikle cocuk bayrami ve insana nese veren sicak-serin baharin habercisi havalara denk gelir hep. Evet itiraf ediyorum bu tarihi hep kiskanmisimdir. Benim gibi Subat dogumlu kis cocuklari anlar bir tek halimden. Bahcelerde gunesli havalarda kutlanan dogum gunleri nerde, kis gunu karda camurda eve hapsolmus dogum gunleri nerde. Cocukken hep hayalim olmustur anneannemlerin bahcesinde ya da oturdugumuz evin teras katinda soyle sicacik guzel bir havada dogum gunu partisi vermek. Cok pismanin simdi keske yapsaymisim diyorum. Melin dogum gununden de fotograf yok, cunku bes akil bir fotograf makinasi getirmeyi akil edememisisiz. Aldigim hediye ise bir genc hanima alinabilecek en guzel hediyelerden biri bence. Bu hediye ile ilgili bilim adamimla aramizda gecen diyalog gercekten cok komikti.




- Ne aldik kardesimize?
- Bir kadina alina bilecek en guzel hediyeyi aldim?
- UHHH. Pirlanta mi aldin?
- Hayir pirlanta almadim? (Kocami nasil sabitlediysem alinabilecek en guzel hediyenin pirlanta oldugunu dusunuyor, vay bee ben ne yapmisim ama bu durum hediyesiz gecen dogum gunlerimi aciklamiyor ya da ;) evet acikliyor )
- Peki bu durumda alinabilecek en guzel ikinci hediye pirlantaysa birinci ne oluyor? ( Hediye almak konusunda cok zorlandigini bir kez daha cok iyi anliyorum ve daha cok yuklenmemek lazim diyorum icimden)
- Canim benim alinabilecek hediyeler siralamasi yaparsak ve pirlanta ikinci sirada kalirsa artik birinci sirada kasikci elmasinin falan olmasi gerekir.
Diyorum diyorum ama vah vah halimize. Tum erkekler bu kadar zorlaniyor mu acaba hediye alirken? Bu kadar fikirsizlik cok degil mi artik yaa.Her sene sevgililer gununde ya da dogum gunumde genelde hediyemi kendim seciyorum. Daha dogrusu secmek zorunda kaliyorum. Flort etmeye basladigimiz ilk yil esimin dogum gunum de bana aldigi ilk hediye kalbin ucuna takili bir mandaldan olusan resimlikti. Bana dunyanin en guzel hediyesi gibi gelmisti cok ama cok begenmistim mandalin ucundaki o kalp beni on ikiden vurmustu. Birlikte cekilmis bir fotografimizi takmistim mandalin ucuna. Ikinci hediyesi aynali bir mucevher kutusu oldu. Evlendikten sonra ise her nedense uzerinden buyuk bir yuk kalktigina inanmis olacak ki kendi iradesiyle sectigi bu hediyelerden sonra sen sec ben aliyim diyerek hediye alma mevzusuna yeni bir yorum getirdi. Ve hatta daha da ileri giderek ustune tum aile fertlerine kendi yegen ve kardesleri de dahil olmak uzere hediye alma isini toptan bana devretti. Ben cok severim hediye vermeyi. Inanirimki aldigin hediye seni yansitir. Senin nasil bir insan oldugunu gosterir. Karsinda ki insani tanimaya calismismisin? O kisiye onun sevdigi ve ilgilendigi seyleri kesfedip ona zaman ayirmis misin? Bence budur hediye almak. Hic unutmam cok kucuktuk mel bana babamin beyaz ustune mavi cizgili eski bir gomleginden bir ayicik dikmisti. Ilkokulda falandik herhalde inanamamistim gozlerime? Cok begenmistim cok mutlu olmustum. Bense ona bu sene uzerinde mavi ve sari cicekleri olan topuklu bir pabuc aldim. Iste buydu bir kadina alinabilecek en guzel hediye, tabi bence.. Pabucu cok begendi. Tabi bende cok mutlu oldum. Ama bugun ,denedigini ve cok topuklu geldigini kirilmazsam baska bir ayakkabiyla degistirmek istedigi soyledi. Neden kirilayim? Kim kesfettiyse bu degistirme kartlarini bence cok buyuk bir iyilik yapmis. Alisveris merkezinde gecirdigim 3,5 saati dusunce soyle bir ic cekmedim degil ama mel ona begenmesini isteyebilecegim bir hediye aldigimi biliyor bu da bana yeter.
Iste bunlari paylasmak geldi icimden bugun.Daldan dala kondum biraz oylece yazdim. Cuma gunu ise Budapasteye olacagim. Minik bir tatil bana cok iyi gelecek.Ancak bavul falan toplarim herhalde. . Cumadan itibaren gun gun Budapeste gunlerimi yazmayi planliyorum. Bu arada Budapeste de gezilecek gorulecek yerler konusunda tavsiyesi olanlar benimle paylasirsa cok mutlu olurum..

+Bu postta MOMA da fotolarini cektigim eserleri koydum, hic fotosuz da olmuyor ;)

March 30, 2007

CAY SAATI



Genelde arkadaslarimla disarda bulusmayi tercih ederim ama bu sefer diyetisyen randevusu icin oturdugum semte gelen arkadasim musaitsen sana ugramak istiyorum deyince bende evde vakit gecirmenin de fena olmayacagini dusundum. Evhanimligim isbasindaydi :) Oyle cok mukellef bir sofra olmasada ikindi cayi icin hafif ve ideal oldu..Tabi ayari biraz da olsa kacirmadik degil..ozellikle de tatli kisminda..



Bir tabagin icine kisaca elinize ne gecerse koyuyorsunuz? Ben bu sefer ne koydum diye sorarsaniz:

-light dil peyniri (kup kup dogranmis),
-cherry domates (ikiye kesilmis)
-taze nane (ince ince kiyilmis)
-salatalik
-biraz kirmizi, biraz yesil biber
-kapari, bebek misir tursusu, kabak ve siyah cekidek icleri
Bu tarifte en muhim malzeme bence taze nane inanilmaz bir ferahlik vererek tamamliyor. Bu tarife birde bir corba kasigi zeytinyagi ekliyoruz.Tum malzemeleri yukarda gordugunuz gibi bir kapta karistirip alttada goruldugu gibi kepek ekmegin uzerine koyup yesilliklerle susluyoruz.



Aslinda gelistirilmeye cok acik bir tarif. Mesela peynir cesidi artirilabilir. Ya da degisik salatalar bu ekmegin uzerine konularak servis edilebilir, mesela patates salatasi hic fena olmaz gibi....Tamamen damak zevkine acik. Ben bunu kizkardesimle disarda yaptigimiz bir kahvalti sirasinda kesfettim. Kahvalti icin sectigimiz yer cok kalabalikti bizde cok actik tabi..Rahat yemek yiyemeyecegimiz iki koltuga da oturunca en iyisi ben bir sandvic alayim kahvalti iskenceye donmeden bitsin derken ismi akdeniz sandvic olan bu tabak geldi. Hadi simdi boyle ustu acik sandvic mi olur dusunceleriyle tadina baktim,ama ne oldu? inanilmaz hosuma gitti ertesi hafta pazar kahvaltisinda evde yaptim ve cok tutuldu.
Arkadasimda cok beyendi tabi bende mutlu oldum :)
Birde minik sandvic ekmekleri alip iclerine cherry domates, dilim peynir, kirmizi biber ve marul koydum. Hem cesit cogaldi hemde minik porsiyonlarla diyeti bozmamaya calistik..



Ve tatli.... Portakalli irmik helvasi.Yanina dondurmada koyunca, diyeti darmaduman ettigim andi. Ama arkadasim ben bunu kendime mola olarak aliyorum. Hem bak iyi kilo verdim bu da odulum olsun hic uzulme deyince bende rahat bir nefes aldim..
Guzel bir gundu. Ben cay saati deyince pasta borek bekleyenlerde yaratmis oldugum hayal kirikligi icin gercekten ozur dilerim. Bu sefer diyetteydik..Belki bir daha ki sefere artik :) Afiyet olsun..

March 26, 2007

ALISMISIM BIR KERE!!



Alt komsum ve karsi komsum ayni anda evlerinde tadilat yapmaya karar verdiler ne yazik ki...Tum gun matkap sesleri balyozla duvar kirma sesleri..Alt komsum banyo tuvalet degistiriyor..Karsi komsum ise nereyi deliyor artik bilmiyorum ama surekli bir matkap sesi...Del del duvar kalmamis olmasi lazim evde oyleki son 10 gundur heryeri matkapliyor. Bir huzur yok diye soylenerek evde dolasiyorum, en kiymetli sey sessizlik onu anladim. Sanki beynimin icine isliyor gurultuler. Evde calisiyorum ve konsantrasyon sifir, yetistirmem gerekenlerin stresi de uzerime binice ben komsulara dava acmaya karar verdim. Kizkardes de avukat para falan da odemem zaten diyorum ve kendisinden danismanlik almaya karar veriyorum. Ama kazin ayagi oyle degil... Yapilan gurultuler tum kurallara uygun. Sabah 9:30da baslayip aksam 17:30 saatlerinde bitiriyorlar. O yuzden su an icin dava acamiyorum:) Fakat bir intikam planim var. Onlar bitirsin ben basliyorum. Evin tum duvarlarini balyozla kirdirip tekrar insa etmeye karar verdim bakalim nasil oluyormus? Tabi bu fikirler gurultulerin ruhumda yarattigi hasardan ortaya cikiyor. Henuz titresimlere care bulamsam da su siralar en iyi dostum IPODum..



Bazen dusunurum aliskanliklara sahip olmak iyi birsey mi kotu birsey mi? Her sabah yudumladigimiz cayimiz ya da kahvemiz gun icersinde mutluluk veren atistirmaliklarimiz, yasamadan, gormeden duramadigimiz sehirler, kokusunu ozledigimiz kitapcilar, katilmadan duramadigimiz etkinlikler... Tum bunlar bizi bagimli hale mi getiriyor yoksa? Bunlar disindakileri fark etmemize mi engel oluyor?

Bu dusunceler aklimda gider gider gelir cogu zaman...Cunku pek cok insana kiyasla daha bagliyimdir aliskanliklarima.. Sevdigim esyalara mesela. Cocuklugumdan beri esyalarimdan ayrilirken, aliskanliklarimdan vazgecerken zorlandigim zamanlar yasamisimdir. Halen daha buyudugum evde anneannemin evinde anne ve babamla yasadigim evde eski esyalarin yerini alan yeni esyalar hep icimi burkar biraz, alisamam..


Yine de yasamimin belli donemlerinde bazen de zorunlu edindigim aliskanliklarim vardir. Mesela ogrencilik donemlerinde uykusuz gecelerimizin kadim dostu kahve... Saat farkina alisamadigim su gunlerde beni uyandirma ve zihnimi acma gorevine geri dondu..
Tabi bir de Milano kurabiyelerim. Her biri yaklasik 60 kaloride olsa o benim bedenimden cok ruhumu besliyor aslinda. Aliskanliklarimiz simartiyor bizi.. ya da soyle soylemek gerek biz aliskanliklarimizla kendimizi simartiyoruz. Zor zamanlarda, stresli donemlerde en buyuk kurtaricilarim onlar benim..Gurultu beynimi kemirirken kedi dili kurabiyelerin lezzeti beynime muhtesem sinyaller gondererek unutturuyor herseyi...

March 21, 2007

BLOG NE ISE YARAR?



Senin yapacak baska isin yok mu? Yazmadin mi sen yeteri kadar omrun boyunca? Blog okumak nerden cikti? evet evet yapacak bir suru isim var ama herkesin var inanin bu bloglari yazan insanlarda isli guclu insanlar hatta bazilari da coluklu cocuklu, o kadar mesguller yani... evet ben cok yazi yazdim herkes de okudu, benim yazdiklarimi duydu,dinledi. Hergun bir suru magazin haberi saldiriyor bize sagdan soldan...bu da bir cesit magazin arkadaslar. inanin kafaniz bosaliyor.. ama ici daha dolu inanin.

Simdi birseye cok onemli birseye dikkatinizi cekmek istiyorum. Yakin tarihler de yapilan dunya ekonomik forumuna blogu uzerinden gazetecilik yapan kac kisi davet edildi haberiniz var mi? Dunya uzerinde kac kisi blogunda yazdigi yazilari gazetelere servis ederek para kazaniyor?Bir arastirin derim. Bu ornegi bu mevzunun hic de hafife alinacak bir mevzu olmadigini belirtmek icin verdim. Sebeplerine gelirsek;

Turk TVlerinde izledigimiz televizyonculuk gelismis ulkeleri bir 10 sene arkadan takip eden taklitci bir anlayisla surdurulmekte. -Bizim ilk ozel kanalimiz olan Magic Boxu sahsen ben dun gibi hatirliyorum.-

Haberleri actigimizda hep ayni tur cumleleri duyuyoruz, hepsi ayni dille yaziliyor. Izledigimiz dizilerin pek cogu yabanci dizi ve filmlerin sagindan solundan apartma. Tv'lerde bir cigirtkanlik bir cigirtkanlik. Herkes basbas bagiriyor. Zannediyorlar ki kim en yuksek sesle bagirip en sivri dille karsisindakini elestirise o en hakli. Haklilik boyle olmaz arkadaslar ve bu dupeduz cahilliktir.

Gelelim gazetelere bilmem farkinda misiniz bu ulkede her gazetesi olanin birde Tv'si var. Merak ediyorum kacimiz bu ulkede en cok satan 5 gazeteyi bir hafta boyunca alip es zamanli olarak okudu. Hep ayni haberler, birinin ucuncu sayfasindaysa digerinin besinci sayfasinda...Kose yazarlarinin degindigi konularsa hep birbirinin aynisi. Gundem de ne varsa onu yaziyorlar degil mi? Ama nedense gundemde hep magazin konulari var ve kimse bende icerigi olan farkli bir gundem yaratayimin pesinde degil. Ne kadar da buyuk zevk aliyoruz Kelebek ve Gunaydini okumaktan. Hatta hep birlikte dizi ve TV elestirmenligine de baslayabiliriz.Cok da iyi yapariz pek cok kisidden emin olun cunku bizler izleyiciyiz. 1000 tane reyting aleti 70 milyonun begenilerini belirlemekte ne kadar etkili olabilir? Ya kalite simdi soyleyebilir misiniz en cok okunan en cok izlenen en kalitelidir diye?

Simdi koseleri tutmus tum isimler kendi calistiklari kanalin yapim ve programlarini ovmek durumunda. . Gazeteci tarafindan yazilmis bir yazi en az uc editor tarafindan okunarak basilip yayinlaniyor. Ve bazen yazilan yazinin iceriginin de ne olacagi 'biraz da sundan mi bahsetsen nasil olur' denilerek yoneticiler tarafindan belirleniyor. Hic mi farkli bir konu islenemez? Dunya basini diye de birseyler var arkadaslar imkaniniz varsa takip edin. Onlar da magazin yok mu vaar. Ama bir fark var onlarda her farkli sese yer var. Bizde hep ayni ses... Farkliliklar o kadar azki.Simdi burada haber nedir? Gazetecilik nedir? Sevgili TRTmiz neden bir BBC olamadi acaba 1 kisinin yapacagi is icin 10 kisiyi istihdam ettikleri icin mi? Her torpili bulan TRTye girdi bu sebeple gazetecilik meslegi al parayi salla basi memur zihniyetine kaldi, Papa geldi TRT patladi mevzularinin ayrintisina girmeyecegim...

Tabi ki basinimizda isini cok cok iyi yapan isimlerde var. Onlari zaten hepimiz biliyor ve yakindan takip ediyoruz. Gazetecilik gercekten hafife alinamayacak cok mesakkatli bir meslek.

Ama sunu yurekten isterim haber nedir? Gazetecilik nedir? Haber niteligi ne demektir? Bunlari hepimiz bilelim. Tum kitapcilarda bu konular ile ilgili kitaplar var.

Elestiri ise farkli bir boyuttur. Her yapilan seye tuu kaka demek de elestiri degildir?Elestirel bir kimlige sahip olabilmek icin de oncelikle egitim sarttir ve epey bir firin ekmek yemek lazimdir. Sonra objektif, subjektif diye kavramlar vardir. Nerde bitip nerde baslar bunlar kafa isteyen seylerdir.

Simdi gelelim internete. Internet bir bilgi coplugu. Ne istersek buraya atabilir sonra cikarir kullanabiliriz, hatta cikarmaya da biliriz. Google 10 yillik bir proje baslatti kutuphanelerdeki kitaplari internete tasiyor. Ben sahsen googlein bu hizmeti ucretsiz verecegini sanmiyorum cunku bilgi degerlidir. Blog mevzuuna donersek bunu tabi ki ben kesfetmedim. Kendinin kesfettigini dusunen varsa da epey bir gulerim. Amerikalilar her konuda oldugu gibi bu mevzuda da dibini dorugunu bulup gozunu cikarmis durumdalar.

Blogunda isteyen kose yazarciligi oynar, isteyen gunluk tutar, isteyen pisirdigi yemegi yazar, isteyen cocugunu buyuturken yasadiklarini deneyime donusturerek paylasir, ki mi gurbet acisini kendi ana dilini kullanarak dindirir, ki mi yasadigi sehri tanitir, ki mi cektigi fotolari paylasir, ki mi dertlerini paylasir, ki mi de ergenlik donemi bunalimlarinin atesini bu sayfalarda sondurur. Ne zarari var ki?

Hayat kolay degil. Hepimiz cok calisiyoruz. Hepimizin yasadigi bir hayat var, hayatimizdan ogrendiklerimiz acilarimiz, basarilarimiz basarisizliklarimiz... Hepsi cok kiymetli, bunlar insan yapti bizi. Ve ben sunu ogrendim hayatta en onemli sey denge. Dengeli bir insan olmak dengeli yemek yemek. Dengeli iliskiler kurmak dengeli konusmak ve dengeli elestirmek.

Gazeteler ya da TVler bize ayak uyduramiyor artik. Herkes dusunuyor cunku hepimizin akli var fikri var. Bizde muhakeme edebiliyoruz. Biz de tek tek hepimiz yazili ve gorsel olarak kendimizi ifade etme yetenegine sahibiz. Iste bu bloglarda bence kendi gundemimizi anlatmaya, ne yapiyoruz ne dusunuyoruz onu ortaya koymaya yariyor. Belki de donup cocuklarimiza gosterecegiz. Orhan Pamuk'un Babamin Bavulu isimli Nobel konusmasi ne kadar da anlamliydi. Iste belki bu bloglar da bizim bavulumuz. Kendimizden birseyler katiyoruz icine. Seyahata cikarken bavuluma ne koyacagimi ben kimseye sormuyorum.Eminim sizde sormuyorsunuz..Iste bu bloglarda bu kadar bize ait.

Belki yarin karniyarik pisirir onu koyarim, ertesi gun pembe kazagimi, sonra bir gun yine boyle derin mevzulara girerim, ertesi gun kahve bahane der sohbete baslarim. Burasi beni rahatlatmak ve mutlu etmek icin var.Ben yazdigim blogun internet denen coplukte cok da kolay silinebilir bir kac sayfadan ibaret oldugunun gayet farkindayim.